Karanlık bir gecede attı kendini sonun başlangıcına.
Tek çocuktu,yıllar sonra olmuştu babasının büyük arzusuyla..
‘Aslan oğlum benim 17’sinde evereceğim onu’ diyordu,
Kırmızı örtünün altından bakan, doğduğu gece kadar kara çocuğa..
Ailesine acımadan büyüyordu bu kara çocuk.
Sanki ilerisine bir mesaj yollarcasına, insafsızca..
E tatlıydı ama, ne de olsa çok küçük.
Ama solgun yüzü, bitmeyen hastalıkları bezdiriyordu ruhunu
Yurdunun en köhne mahallesinde yetişiyordu..
Yatarken olay kalkarken olay, alışmıştı silah sesine,
Babası çıkarken bahçe kapısından hızla,
Patlayan iki el kurşun sesi ürkütüyordu onu, ama korkutmuyordu.
Çünkü biliyordu ki babası dünyanın en cesuruydu!
O günlerde molotof kokteyli nedir bilmiyordu
Ta ki bahçelerine atılan parlak patlayıcıyı görene kadar..
Onun karanlıkta ışıklar saçan sinsi gürültüsü
Oyun gibiydi ‘hadi bir tane daha gelsin’ diyordu.
Ve bir teneke çarparken tüm sertliğiyle bahçe kapısına
Elinde tüfekle gördükten sonra annesini,
İşte o an sevmemeye başladı nevruz gecelerini,
O an yemin etti ömrü boyunca koruyacağına annesini..
Evet, ülkesinde yaşıyordu kendi topraklarında,
Ama neden o kadar uzaktı bu coğrafyaya..
İlk kavgasını da olgunlaşmamış milli duygularıyla yapmıştı,
Çıkacak küçük çaplı harpten habersiz..
Ne kadar büyük bir insandı şu babası,
Yalnızdı, kendisi ve Kafkaslardan bir parça hanımı!
Ve ikinci bir yemin daha etti o gün, babası gibi olacağına..
Kurşunun çıkarılışını izlemişti babasının kasığından.
Dikkat etti, tepkisizdi babası!
Çocuk bünyesinde hayal etti soğuk kurşunu, sıcak kanı,
Şimdi kim bilir ne kadarda ağlardı…
Neden herkes düşmandı bu yiğit, melek gibi adama,
Ne istiyorlardı bu cesur yürekten yıllarca?
Büyüdükçe anladı yalnızca istenmediklerini o teksasta!
Göç ederlerken kamyon üstünde birkaç köy uzağa,
Yaşından fazlasını öğrendiğini anlamıştı acımasız hayatta..
Yalınayak, burnundan sümük eksik olmayan bir çocuk değildi onun özü,
Ama öyleydi küçüklüğü, bütün elbiselerine yemek dökülmüştü..
Yeni hayatına bir türlü ısınamıyordu!
Bu sessizlik, bu dinginlik zayıf bedenini kısa zamanda sıktı.
O gürültüye, kurşun sesine, metal sesine alışmıştı.
Artık babasının o kadar güçlü olduğuna da inanmıyordu.
Neden kaçmıştık ki, neden savaşmamıştık..
Annesini de korumak istemiyordu artık!
Çünkü bundan sonra onu kocası korusundu.
Çalışacağım demişti artık amcamda, bırakın beni..
Baba bırakır mı ne de olsa tanıyordu kardeşini!
Ve bir gece kaçtı gitti amcasının yanına..
Seviyordu hem işini, hem amcasını, hem de bu mekanı,
Belli ki sevmiyordu onu hem işi hem de amcası..
14’ünde anlamaya başladığında o zehirli maddeyi
Bırakıp dönmekti tek isteği, hem özlemişti annesini..
İzin verir miydi amca, sonuçta biliyordu bu alemi!
Vaatleri vardı çalışkan yeğenine hiç bitmeyen,
Silah takacaktı beline ‘atta sana, avratta sana ulen!’
Sadece ve sadece artık gitmek istiyordu küçük yeğen...
Ve gün geldi aldılar amcayı da içeri!
Ne kadar gencin çürümesine sebep olmuştu belki..
Artık özgürdü Kara ve düşünmeye başlamıştı her şeyi!
Gençti, yakışıklıydı ve hiç kız arkadaşı yoktu..
Neden bu kadar uzak kalmıştı hayattan ve kendisinden!
Bir an aklına çok küçükken verdiği iki söz geldi;
Annesini sonuna kadar koruyacaktı,
Ve sonuna kadar babası gibi olacaktı!
Üçüncü bir söz daha kaçınılmazdı artık hayatında.
Ve 18’inde bir yaz akşamı, denize etti yeminini,
En azından tuzlu olduğunu bildiği berrak görünen kütleye..
Senin gibi olacağım dedi ey deniz!
Gündüz kendini saklamayan rüzgara karşı sessiz ve sakin,
Gece gizlice esen fırtınaya karşı acımasız ve hırçın!!!
(DOSTUM KARA'YA)
NAİM KAYA
skip to main |
skip to sidebar
Naim Kaya'nın "Münzevi Adası"na hoş geldiniz.. Lütfen sessizce okuyun. Düşünceleriniz için sizi yormamak adına alta seçenekler ekledik, bir tanesine tıklayın! Ha seçeneklerde 'berbat olmuş' yok, böyle de bir düşünceniz varsa parçanın alt tarafına yorum olarak belirtebilirsiniz! Bir de bütün şiirler ilk sayfada yer almayabilir, onun için blog arşivinden seçip üzerine tıklayarak da onlara ulaşabilirsiniz. Size sessiz olun dedim ama ben çok konuştum bu kadar yeter :) Haydi rast gele dostlarım...
Şahsi Facebook ve Twitter Adresim
Hakkımda
- N AO
- Şubatta doğdu. Martta bir aylık oldu. Sonra her sene bir sene bir sene düzenli olarak arttı. Yedi sene boyunca yaşayabilmek için değişik pratikler öğrendi (yemek yemek, sobaya dokununca yanacağını bilmek, türlü ihtiyaçlarını giderebilmek vs. ) O yedi yıldan sonraki yıllar sürekli okul denen değişik yerlerde bulunan ve ilk, orta, lise gibi seviyelerdeki binalara girdi çıktı. Olayı bilgisayar oyununa benzetiyor. Şu anda 4. level olan üniversite adlı bölümde. Oyunun sonraki seviyelerinde galiba iş bulması evlenmesi çoluğa çocuğa karışması falan gerekecek. Sonra da oyun bitecek ölecek işte! Ya da önce.. Kaygılarımla...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder