11 Kasım 2014 Salı

ANLA


Beni anlamaya başladığında,
Artık buna gerek kalmayabilir.
Beni anlamaya başladığında,
Artık bana gerek kalmayabilir.
O yüzden beni bugün anla
Hemen şimdi anla.
Beni anlaman için,
Yarın çok geç değil,
Yarın çok uzak olabilir.

NAİM KAYA

21 Ekim 2014 Salı

YARIN'A DAİR

bugün sana,
yarın için bir teklifim var.
gel telefonunun uyandırma müziğini,
"one more cup of cofee" yap sabaha.
dur be hemen sinirlenme!
arkana yaslan ve,
"bir fincan daha kahve" yap yanına.
bu bir dinginlik davetidir.
bütün öfkeni suya yatır bir günlüğüne.
ve sakince sür tereyağını ekmeğin üstüne.
zeytine çatal batırma,
domatesi bıçakla dilimleme.
zaten dişlerinle öğüteceğin işkenceyi
olabildiğince hafife indirge.
yavaş adımlarla çık evinden yarın
yetişme telâşesinden uzak yürümeyi dene.
ve en azından bir kere,
ağır ağır ilerleyen otobüse küfretme.

gel yarın sakin olalım bir günlüğüne
ruhunuzu lime lime edip bırakan,
bütün o psikolojik savaşlardan,
kısırlaşmış muhalif tartışmalardan,
yıkılmamaya yeminli tabulardan,
hadım edilmiş şiirden, edebiyattan,
fütursuzca yakılan sanat sokağından,
ileri demokrasi kurbanı insan haklarından,
elimde hıyar var diyene tuz kapıp koşanlardan,
mezarında ters dönmüş Freud'dan..
sıkılgan bir emekli baba öfkesiyle,
içinizde biriken en terörize tutkulardan,
halinden memnun O geniş kitleye,
beslediğiniz pornografik duygulardan.
en değerlinizi sevginizle yormaktan,
en sevmediğinizi değersizliğiyle vurmaktan
sizi keşmekeş eden bütün mide bulantılarınızdan,
arının bir günlüğüne, sakin olun.

senle benle kalmasın yalnız bu senfoni,
haydi bu sefer de tam tersi olsun,
en tabandan en tepeye sirayet etmiş bulunsun.
mesela akşamına bu sabahın,
dörde bölünmüş televizyon ekranlarında
birbirinden nefret eden adamlar bağırmasın.
veya milyonların istif edildiği meydanlarda,
büyük platformları dolduran,
o küçük mikrofoncuklardan,
etrafa virüs yayan öfke tükürükleri sıçramasın.

çok değil bir gün, yarın.
veya ister misiniz hemen her yarın?
sakin bir sokak köpeğinin,
konteyner dibindeki,
kurumuş bir kemiğe baktığı gibi
birbirimizin gözlerine bakarak konuşalım.
gözler gibi kulaklarımızı da kaçırmaksızın,
gardı alınmış dinlemelerden,
radarı açılmış duymalara ulaşalım.

yarın sakin olalım.
gerçekten ölmeyiz.
gerçekten oluruz.

NAİM KAYA

4 Ekim 2014 Cumartesi

YORGUNUM

O kadar yorgunum ki;
Hasat zamanı toprak,
Eylül sonunda yaprak,
Ya da postalı yırtılmış
Savaş ortası tutsak..
Var sen anla ruhum,
Ki o kadar yorgunum.
Huysuz ihtiyar bir sızı,
Ağrıyor artık yaşamak..

NAİM KAYA

10 Eylül 2014 Çarşamba

KAÇIŞ

İnsan hep kaçarak yaşıyor aslında.
Peşi sıra kovalayan onca ızdıraptan,
Daha hızlı koşabilmek kaygısıyla uyanıyor sabaha..

Öğlene doğru bir arayış süreğenidir başlıyor.
Kimisi yapay bir liman buluyor uyuşturucuda,
Kimisi birey oluşunun ilânı mahiyetinde azılı bir taraftarlıkta..
Bazısı ilim-irfanda, sararmış kitap sayfalarında arıyor
Bazısı kutsalların arkasına sığınarak kaçıyor.
Kimisi kolaya kaçıyor, kendinden kaçıyor,
Bazısı zoru seçiyor, kendine kaçıyor..

Ay akşam üzerini üzerimize üzerimize aydınlatırken,
Bu kez de gökyüzünü karanlık bir sorgulamadır kaplıyor.
Bütün gün kaçan, kovalanan, arayan, sığınan bünyelerimiz,
Biraz daha yalnızlaşmak,
Ve daha fazla Tanrı'ya inanmak için,
Gecenin alabildiğine toprağa değmesini bekliyor.

Finalde uykuya yenik düşen bedenler,
Yastığın en soğuk yüzüne sığınarak kaçıyor..
Velhâsıl daima kaçıyor,
Haybeye arıyor,
Mütemadiyen sığınıyor..

Bir ömür, birey olmanın doğum sancısıyla geçiyor...

NAİM KAYA

ÇEHRELER

Bir insanı net bir şekilde tanımak,
Yüzündeki şifreyi çözmekle ilişkilidir.
Sahibine ait her sır, direk simâsına gizlenmiştir.

Öyle yüzler vardır ki mesela, huzur taşır.
Kaşlar birbirine en mülayim şekliyle mesafelenmiştir.
Arasına hamak kurup uzanmak,
Ve iki yanında yakamozlar saçıp parıldayan
Bir çift gözün manzarasıyla tüm geçmişini unutmak ister insan.

Bazı yüzler nefret barındırır.
Burun delikleriyle solumaktan bütün gökyüzünü
Ağzından tek nefeslik hoş kelam çıkarmamaktadır
Tebessümün dahi yanağında açtığı çatlaktan,
Dışarıya buram buram riyâ  sızmaktadır.

Küstah suretler vardır sonra,
Hiçbir Dostoyevski kahramanı kadar masum değildir,
Benizleri solgun, yüzleri ablak değildir onlar gibi
Ancak şakaklarında cehalet damarları belirmiştir
İnsana tepeden bakarken zorla,
Boyunları bir hindininki kadar esnemiştir.

Bilgelik saklayan yüzler vardır.
Alnında dünyayı çevreleyen paraleller kadar heybetli,
Ve bir o kadar da tevazunun tanımı çizgiler taşır.
Düşüncenin çattığı kaşlar, nefretliden farklıdır
Çenesini kaşımaktan aşındırmıştır.
Burnu bir küstahınki gibi değil,
Hayatın kokusunu çekmek adına kalkıktır.

Yüzler insanoğlunun en mahremiyetsiz şifreleridir.
Çözenleri ise çetrefilli bir hayat beklemektedir
Onlar artık dünyanın hem en yalnızıdır,
Hem de hiçbir zaman yalnız değillerdir.

NAİM KAYA

7 Eylül 2014 Pazar

ÇİFT OLMALAR ÜZERİNE

..."İlk taşı en masum olanınız atsın." Hz İsa

Öncelikle efendim,
Bu bir kıskançlık manifestosu değildir.
İsteyen bir nevi,
Estetik kaygısı da diyebilir.
Velhâsıl, bütün ızdırabım
Acayip "çift olmalar" üzerinedir.
Birbirine sonradan tutkalla yapıştırılan
Bir sehpa ile bacağı gibi eğreti duran,
Şu "ha kırıldı ha kırılacak" çift olmalardan..

Sanki sevgili tercihlerinizi de
Merkezî yerleştirme yöntemiyle,
Ösym yapmış gibi bugünlerde.
Öylesine, bir yer gelsin de,
Neresi olursa olsun fikriyle
Hiç sevmediği bir şehirde
Hiç istemediği bir bölüme
Zorakî okumaya gitmişçesine...

Onlar ki birbirleriyle
Bir Van Kedisinin gözleri gibi
İki ayrı şahanelik de teşkil etseler,
Gel gör ki yan yanayken
Hep başka başka renkteler.
Allah'ın yaratırken sanki
Bununla bu birlikte olmasın diye,
Elinden geleni yaptığı her bir kişi
İtinayla bulmuş gibi birbirini.
İlişkiler ilişki değil,
Celtic-Glasgow Rangers derbisi!..

Anlamsız bir şüphecilik,
Mantık dışı komplo teorileri,
Ve paranoya başlangıcıyla,
Tüketmeye programlanma hali...
Birlikte verilen pozlarda bile sanki,
İşkenceyle gülümsetilmiş gibi bir tanesi.
O kadar plastik, ve o kadar sentetik,
Ve bir o kadar tutkusuzluk timsâli...

"Caddeye doğru döndüğüm an,
Birbirinden haberi olmayan
Birbirine benzer insanların,
Yanlış seçimlerinden üryân,
Kafası karışıklar ordusuyla karşılaştım.
Gözlerimi karartıp aralarından geçerken,
Beni yadırgamayışlarına şaşırdım.

Herhangi birinin elinden,
Herhangi birini tutup götürsem
Sanki teşekkür edilecek gibiydi.
Şehre akşam inmişti.
Caddeye insan istiflenmişti.
Birbirini tamamlayanlar
Henüz tanımamıştı birbirlerini..."

NAİM KAYA

HAYBEDEN RUBAİLER


1)
Aman birileri gelir de şimdi,
Bir bardak çayımızı içer diye mi
Herkes bu karanlık evlerde,
Sessizce oturuyor geceleri?

2)
Bırakmamakta ısrarcısın değil mi?
Her gün kandırmayı kendini.
İçten içe nefret kustuklarına
Tebessüm ettirmekten çehreni.

3)
Köprüde ölümü tadacaktım
Ki yükseklik tutmasaydı
Yemin ederim atlayacaktım
Su buz gibi olmasaydı.

4)
Tıka basa yemekten farklı zihniyetleri
Ağzına kadar başkalarıyla dolmuştu
Ancak kusarsa kendisi olabilecekti,
Ah bir kusabilseydi içindekileri.

5)
Kalabalıktık, çoktuk
Güzel güzel gülüyorduk
Birden ağlamasam iyiydi
Belki kimse gitmezdi

6)
Geçmişte yaşarken bugünü,
Geleceğim de olmuş geçmiş.
Kaybettiklerimle açılan gözlerimi,
Kazandıklarım kör etmiş.

7)
Yarına doğru gidiyorken
Kendimi dünde buldum.
Dünde neyi unuttuysam,
Bugün ona koşuyordum.

8)
Bana sunulan okyanustu,
Ben bir avuç su aldım.
Hep cevaplar beklense de,
Zaten ben bir suâldım.

9)
Yaratım sürecini bir nebze
Tamamlayamayan her beşer
Kendisini Tanrı'dan bile
Daha fazla Tanrı zanneder.

10)
Bizim birbirimize anlattıklarımızdan,
Kimbilir kimler birbirine bahsetti.
Dem vurduk birbirimizin tek olduğundan
Kimbilir başka yerlerde bizden kaç taneydi.

NAİM KAYA

O KADAR KONUŞUYORUZ Kİ

O kadar konuşuyoruz ki, 
Koca koca ağızlarımızı gevrete gevrete..
O kadar konuşuyoruz ki, 
Tıka basa yemekten, 
Davul gibi olmuş karnımızı titrete titrete.. 
O kadar çok konuşuyoruz ki, 
Nefretten sarkmış yanaklarımızı şişire şişire..
O kadar konuşuyoruz ki,
Kinden, fitne fesattan, 
Feri kaçmış gözlerimizi belerte belerte.. 
O kadar konuşuyoruz ki,
Yalan yanlış, sorgusuz sualsiz duyumlarla,
Pislik içinde kalmış kulaklarımızı seğrite seğrite..
O kadar çok konuşuyoruz ki,
Bilgisizliğimizin acınılasılığını
Küstahça bastırdığımız burunlarımızı dike dike..
O kadar konuşuyoruz ki,
Kullanmadığımız beynimizin eforunu,
Çekiştirmekten sünmüş dilimize yükleye yükleye..

O kadar çok konuşuyoruz ki,
Hiçbir şeyden bahsetmiyoruz,
Hiçbir şey anlatmıyoruz,
Hiçbir şey anlamıyoruz..
O kadar çok konuşuyoruz ki,
Konuşuyoruz babam konuşuyoruz!


NAİM KAYA

SEN HAK EDİYORSUN

Sen hak ediyorsun kaybetmeyi teyzecim,
Hak ediyorsun.
Doksan yaşına gelip de 
Kırışmış dudağına kırmızı ruj sürmeyi,
Kabarmış saçlarınla meydanlara inip,
Elinde kağıttan bir bayrakla yuuh çekmeyi,
Cumhurlyet kadını olmak zannettiğin için.
İnandığın değerleri fikirden yoksun bırakıp
Hep bir kutsalın arkasına sığındığın için
Hak ediyorsun kendini yeyip bitirmeyi,
Hak ediyorsun...

Sen hak ediyorsun ötekileştirilmeyi amcacım,
Hak ediyorsun.
Alışkanlık ettiğinden öfkeni korkunla sindirmeyi,
Veya hakkı haykırmak için,
Beklediğinden emekliliğini.
Ancak güçten düşüp işe yaramaz bir ölü hükmündeyken,
Bükülmüş belinle konuşup durmayı marifet sandığın için.
Yaşlılığın egosantrisinde boğularak,
Hor görmeye devam ettiğin için gençliğin bilgeliğini.
Hak ediyorsun tepene tepene indirilmesini,
Hak ediyorsun...

Sen hak ediyorsun saygıda kusur görmeyi sevgili hocam,
Hak ediyorsun.
İlmini, ideolojinin önüne geçiremediğin için,
Çifte standart denilen ekmeğin,
En kıtır yeriyle doyurduğun için birilerini.
Ve daha başka birilerinin,
Hunharca görmezden geldiğin için emeklerini.
Esiri olduğundan önüne dizilmiş sıfatların,
Ve okşandığından nefsin her kelamıyla dalkavukların
Sen hak ediyorsun hafızalardan kaybolup gitmeyi,
Hak ediyorsun...

Sen hak ediyorsun bir karaktersiz olarak yaşamayı abicim,
Hak ediyorsun.
Şiar edindiğinden kendine güce tapınmayı,
Tırmalayıp duranın sırtına basarak tırmanmayı.
O en tepeye varmak adına,
Bilmeden aslını astarını, sorgulamadan kara çalmayı,
Sırt sıvazlamayı, el-pençe divanı, yalakalığı,
Her yolu mübah gördüğün için kazanmanda.
Sen hak ediyorsun asalakça yaşamayı, silikçe yok olmayı,
Hak ediyorsun...

Sen hak ediyorsun terk edilmeyi bebeğim,
Hak ediyorsun.
Sevmediğin için, sevilmediğin için değil,
Güvenmediğinden, güvenilmediğinden değil,
Maddiyatçılığından, maneviyatçılığından değil,
Hep daha fazlasını, daha farklısını istediğinden değil,
Aklı bir karış havadalığından hak ediyorsun bunu.
Erdemsizliğin cazibesine tutkun olduğun için,
Belki de sıradan bir vurgunluğa
Değişildiği için bütün gelmişin geçmişin.
Hak ediyorsun yerle yeksân olmayı,
Hak ediyorsun...


NAİM KAYA

O KADAR ÇOK..

O kadar çok hiç kimseye ihtiyacım yok ki,
O kadar çok kaybedecek hiçbir şeyim yok ki,
O kadar çok beklentisizim ki dünyaya dair.
Yalnız doğdum yalnız savaşıyorum,
Ve bir gün korkmaktan korkuyorum.

NAİM KAYA

ÖLÜMÜM

Hiç ölmemiş gibi yaşıyorum,
Sanki hiç yok olmamış gibi..
Oysa ben bir vakit,
Öyle bir öldüm ki
Hiç kimse fark etmedi.

NAİM KAYA

FİTNECİ KEŞİŞ

Yolun dahi eğrisi hoşuma gidiyor bu günlerde.
Komik geliyor artık bana, 
Ah eden bir mazlum bile... 
Gözü yaşlı anne,
Ağlasın be sana ne? 
Birileri mi ölüyormuş bir yerlerde,
Zorlama bir espri zannediyorum. 
Sırf tepkimi koymak için onca renge,
Çürük portakal rengi hayaller kuruyorum.
Ancak damarlarımda gezen fitneci keşişle,
İçimi aydınlatabiliyorum...

NAİM KAYA

HEP

Hep bir geride kalmışlık hissi, 
Hep bir yetişme yakalama telâşesi, 
Hep bir kaynaşmışlara alışma evresi...
Dünya'ya ek kontenjanla yerleşmiş gibiyim.

NAİM KAYA

29 Mart 2014 Cumartesi

BAŞLIKSIZ ŞİİR - 3

        şu havalarda bırakın bari,
      fazladan buz etkisi yaratan 
      psikolojik harpleri, soğuk savaşı.
    
      az üşümek,
      ve doğal gaz faturasından yırtmak için, 
      içinizi ısıtan insanlarla geçirin kışı..

      NAİM KAYA    

BAŞLIKSIZ ŞİİR - 4

     biraz daha baksam görebilirdim..
biraz daha koşsam yetişebilirdim..
biraz daha uzansam tutunabilirdim..
biraz daha anlatsam dinlenebilirdim..
biraz daha bağırsam duyulabilirdim..
biraz daha çalışsam başarabilirdim..
biraz daha dokunsam hissedebilirdim..
biraz daha düşünsem anlayabilirdim..
biraz daha yaklaşsam dokunabilirdim..
biraz daha savaşsam kazanabilirdim..
biraz da burun farkıyla kaybettim..

karambol hiç de adil değilmiş hocam,
bütün golleri kontrataktan yedim..

     NAİM KAYA

ÇIKARIM

        o kadar kapalıydı ki, bir ben bulamadım çıkarım,
ve o kadar uzaktaydı ki gökyüzü, yoktu ondan çıkarım..
çıkarım; dokunmak için sırra, zerreye, dağa tepeye çıkarım,
bir kayboluş benimkisi, yoldan da çıkarım, doğru yola da çıkarım..

     NAİM KAYA

BAŞLIKSIZ ŞİİR - 2

        aynı otobüste yolculuk yapıyoruz;
 biz cam kenarı müdâvimleri,
 ve siz koridor mağdurları..

 çok normal değil mi?
 birlikte gördüklerimizin,
 bu kadar başka şeyler olması..

      NAİM KAYA

BAŞLIKSIZ ŞİİR

ıssız bir adaya düşersek şayet,
yanımıza üçten fazla şey alalım!
maksat sınırlar ortadan kalksın..

ve artık bir yarışta ikinciyi geçen at,
mümkünse birinci olsun!
yeter artık kafalar karışmasın..

NAİM KAYA