7 Ağustos 2015 Cuma

YOLUN SONU

Ölmek mi dersiniz siz yolun sonuna?
Yoksa sevmek hüsranın diğer adı mıdır?
İkisi arasında koca bir bağ var bilirim
Harbiden bu yaşadığımız da hayat mıdır?

İnsan olmak dayanılmaz yorgunluk,
Bana sorarsan zorlama bir mücadele.
Cennet senin olabilir güzel yürekli çocuk,
Benim kafamdakiler zaten cehennemde.

NAİM KAYA

İÇİMDEKİ ÜLKE

öyle bir çatışmadır ki
ateşlenen içimde
ayrı bir benliğimin naaşını
kaldırtıyor her gece.
kimi leşin daniskası,
kimi şehit hükmünde,
kimi benziyor,
keş bir sokak köpeğine.
öyle bir karışık ki kafam,
tıpkı ülkem gibi,
her bir fikrimin namlusu,
yek-diğerinin üzerinde.
NAİM KAYA

AĞRI VE SIZI

Acıdan daha ağırı da vardır dünyada
Mesela sızı...
Sızı bir yer etti mi adam vücudunda
Yuva yapar, çıkmaksızın.
Acı gün be gün azalır
Sızı artarak devam eder
Acıyı bir başka acı unutturur
Sızıyı bir başka sızı daha da sızlatır
Acı ağladıkça rahatlatır
Sızı güldükçe rahat kaçırır
Acı öldürmezse güçlendirir
Sızı her gün biraz daha öldürür
Acı tedavi edicidir
Sızı tedavi gerektirir
Acı bedene zarar verir
Sızı direk ruha tesir eder
Acı özgür bırakır
Sızı esir alır.

"Yeter ki bir sızlamaya görsün insan,
Sızlar da sızlar..."

Naim Kaya

17 Haziran 2015 Çarşamba

RUH KANAMASI

Kızıl firavun karıncaların yuvasında,
İşkenceye tabi tuttular zihnimi.
Öğlendi,
Bir kerahat uykusu da değildi.
Gözlerimi açtığımda,
Rengarenk bir kabusun,
Tam ortasında buldum kendimi.
Üzerime TOMA'larla su sıkmadılar belki,
Ama çürük kokulu salyalarıyla ıslattılar,
Sigara kağıdına sarılı benliğimi..
Yaralanmak nedir bilmezdim.
Ki kırılan kolumu, bacağımı,
Acıdan bile saymazdım.
Fakat mükerrer bir iyi niyetin,
Serin akşamüstülerdeki suistimalini,
Tadınca tanıyabildim yarayı.
Bunun adı Ruh Kanamasıydı..
Bilincimin en derin dehlizlerinden,
Sondajla çekip çıkardılar bütün kanı.
Kırmızı değil bu, heves kırığı rengiydi
Tırşa mavilik diyeyim siz anlayın
Pasparlak gökyüzünü kuşatan,
Pespaye bir yangın sonrası mavisi..
El-ense çektiler sonra anlayışıma,
Kündeye getirdi bir insan azmanı,
Bir boksör gelip suratımı dağıttı.
İki ayrı ata bağlayıp bacaklarımı,
Ayrı yöne koşturdular kırbaçla.
Ben hiç bu kadar ayrılmamıştım içimde
Hiç bu kadar dağılmamıştım,
Hiç bu kadar yere gelmemişti sırtım.
Kendimi tanıdığımda saat geçiyordu 12'yi
Baktığım ayna çatlak olmasaydı iyiydi
Aksi yüzümü gözüme soktu ortadaki çizginin aksi,
Ben böyle değildim ha, ıstırabına mağlup.
Ve umarsız bir sevdanın şizofreniği..
Gün ağarırken bitmişti nihayet işkencem
Firavun karıncaların yuvasından kaçmış,
Rengarenk kabusumdan uyanmıştım.
Çok ağırdı gerçekten, çook.
Kaldı ki hiç bu kadar görmezden gelinmemiştim.
"Acılarını böylesine yüksek perdeden dayatmak,
En denyo şairlerin özelliğidir Sevdiceğim"

NAİM KAYA

26 Nisan 2015 Pazar

MUĞLAK

bense,
memlekette kopan
bütün kavgaların dışında,
bambaşka bir kavganın tam ortasında,
suratımda patlayan bütün yumrukların arasında,
en dosttan savrulanın tam arkasında,
esas düşmanın yurdunda
sığınak arayan
muğlak.


NAİM KAYA

2 Ocak 2015 Cuma

ALLAH'A DAİR ÇOK DA MUHAFAZAKAR OLMAYAN BİR SEVGİ

Ben aslında Allah için,
Pek ideal kul değilim.
Açıkçası cumaya bile,
Görev bilinciyle giderim.
Bayram namazını soğuk asfaltta kılanı,
Anlam veremeden izlerim.
Hacca gideceğime mesela,
Singapur'a gitmek isterim.
Oruç tuttuğum günler,
Aklımı kötü düşüncelerle beslerim.
Böyle karaktersiz, riyâkar,
Günaha batmış bir beşerim..
Ben yine de Allah'ın,
Bana sempatiyle baktığını düşünürüm.
Yani öyle olması gerektiğini..
Hemen her sofra kurulduğunda,
Önce bayat parça ekmekleri bitirme kaygımdan
Tazelere sıra gelmeden doyarım her zaman.
Bir dilenci kız çocuğuna mesela,
Çıkarıp beş kuruş para vermem.
Ama ilgilenirim onunla,
"Adın ne?" derim, "Sabâ" der.
"Sabâ ne güzel isim,
Sen çok güzel bir çocuksun" derim,
Gülümseyerek gider.
Ortalama bir dilenci kız çocuğu,
Kendisine para veren kimseye gülümsemez.
Sonra mesela en sevdiklerime,
En güzel sözlerimi söylerim
Bu onların hoşuna gider.
Sonra mesela en sevdiklerime,
En kötü sözlerimi söylerim
Bu bence Allah'ın hoşuna gider.
Duyarım bazen bana,
"Sen iyi bir dostsun" der.
"İyi bir sevgili miyim, bilemem" derim
Çünkü ben sevdikçe yitirir,
Sevildikçe kaybederim.
Ben Allah'ı bu yüzden,
Uzaktan, platonik severim.
Emrettiklerini yapmak,
Hiç içimden gelmez.
Ama eminim,
Kendisinden hoşlanan bir kulu da,
Cehenneminde yakmak istemez.
Ben Allah'ın Dünya'ya beni,
Boşuna göndermediği fikrindeyim.
Tıpkı diğer 7 milyar insan gibi.
Hepimiz bir işe yaramak için yaşıyoruz.
Kimimiz döner kesiyoruz,
Kimimiz o döneri sıcak bir öğle arası,
Bankacının tekine yetiştiriyoruz.
Kimimizin bolca jöle var kafasında,
36 adet kara sinek,
Kimimizin sümüklü suratında..
Ama hepimiz bir şekilde,
Dünya'nın çarkını döndürüyoruz.
Ben de bütün bu süreğenin içinde,
Israrla Allah'ın hoşuna gitmeye çalışıyorum.
Başıma gelen tüm talihsizlikleri,
İmtihan olarak yorumluyorum,
İşler kırk yılda bir yolunda gitmeye görsün,
"Aha" diyorum,
"O da bana karşı boş değil demek ki"
Bana göre Allah,
Çok da iyi bir yazar aynı zamanda.
Kitabını defalarca okudum,
Steinbeck'ten daha iyi mesela.
Dünya'nın en çok satan,
Ama en az okunan,
Ve en fazla duvarda asılı duran kitabı..
Abdestsiz elini süreni,
Yazarından önce, annesi çarpan.
Ben Allah için,
Pek ideal kul sayılmam.
Çünkü bundan çok emin olanlar
Benim için bunu söylüyorlar
"O en çok bizi seviyor, seni hiç sevmiyor"
Öyle midir bilmem ama Allah'ım.
Emin ol ben seni hiç aldatmadım.
Tıpkı sevgilime olduğu gibi.
Ama bilesin onlar seni her gün aldatıyor.
Hem de bunu senin yarattığın değerlerle,
Seninle buluştuktan hemen sonra yapıyor.
Bu çok acı olsa gerek.
İspiyonculuk günah ama Allah'ım,
Geçen bir tanesini namaz sonrası,
İhaleye fesat karıştırırken yakaladım.
Daha da dürüst olmak gerekirse Allah'a,
Dürüst olmanın pek de önemi yok.
İnsan yalancı her halükarda,
En günahsız geçineni de böyle,
En günahkârı da.
O yüzdendir ki ben Senden,
Ne dürüstlük, ne dindarlık,
Ne ahlak, ne haysiyet.
Yalnızca biraz daha sevgi istiyorum,
Çünkü ben ancak sevdikçe,
İyi bir insan oluyorum.

NAİM KAYA

EĞER

Eğer ben bunca yılın insanıysam,
Eğer şuncağızcık imanım varsa,
Eğer bir de çocukluğumda
Babamdan tespih çaldıysam
Ve eğer ki ömrümde en az bir kez,
Erzurum'u tanıdıysam,
Şunu bilir şunu söylerim:
O'nun gözlerini Tanrı,
Oltu taşından yapmış olmalı.

NAİM KAYA

O KÖTÜ ÇOCUKLARIN ŞİİRİ

öncelikle şunu bilmelisiniz ki
bizden kimseye zarar gelmez.
çünkü biz,
pazarda annesinin yanında
poşet taşıyan çocuklarız.
ve biz asla sosyete pazarı değiliz.
biz varoş pazarlarında,
kadınlar tarafından dağıtılmış
penyeci tezgahlarıyız.
biz altına 3 liraya şort alınan çocuğun,
yüzünde asılı kalan sümüklü tebessümleriz.
ezilmiş portakalların ağzından fırlamış püreyiz biz.
ve biz asfalta yapışmış domates çekirdekleriyiz.
Osman'ız, Recep'iz, Mahmut'uz,
Yusuf'uz, Hasan'ız, Emine'yiz, Hayriye'yiz
Aşık Veysel'iz biz,
sazız, sözüz, türküyüz,
ama sahil kenarında tıkırdayan
gitar teli değiliz.
Bir bmw olamayız kat'i surette,
biz Çetinkaya'nın önünden kalkan
son belediye otobüsüyüz.
bir sokak köpeğinin,
boynunun altında sallanan
sakat ön bacağıyız biz,
diğer bacağıyla kaşımaya çalıştığı pireli sırtıyız.
ancak, beyaz süs köpeklerinin
boynundaki kırmızı papyon tasma değiliz.
biz salonda şömine dibi değil, soba yanıyız.
sokakta paten değil, scooter değil,
9 numara parçalı Hakan Şükür,
10 numara çubuklu Elvir Boliç'iz.
bacaklarla gerilmiş lastikten
zıplatılan tekerlemeyiz.
öncelikle şunu bilmelisiniz ki,
bizden kimseye zarar gelmez,
biz kimseye zarar vermeyiz.

NAİM KAYA

TANRI'YLA

oturdum siz hepiniz uyuyorken
pencere kenarına
Tanrı'yla konuştum gece.
Tanrı Tanrı dedim,
"tek kelime uykum yok, neden?"
"başka bir şeyin mi var?" dedi
"peki madem Tanrı ..." dedim
"dur bir dakika" dedi
"benimle üçüncü teklik şahıs konuşma!"
"öyle de neden yarattın" dedim,
"üçüncü teklik şahısları?"
"Allah onların belasını versin" dedi
"ne düşünüyorsun Allah hakkında, Tanrı?" dedim,
"ben ateistim" dedi..
"peki ya gergedanlar?"
"dünyayı en gerçekçi onlar görür" dedi
"Tanrı kızmazsan bişe isteyeceğim?" dedim
"kızmak benim fıtratım,
affedici olan Allah'tır" dedi
"bana biraz daha gençlik verir misin?"
"faiziyle ödeyecek misin?" dedi
"faiz haram değil miydi Tanrı?" dedim
"farzla faizi karıştırma" dedi
"Tanrı mutsuzluk acıdan mı yaratıldı?" dedim
"Allah sevgiden olsun istedi" dedi
"peki insan sevgiyle mi ölür?" dedim
"ben bilmem, Tolstoy'a sor" dedi.
"Tanrı ahlak nedir?" dedim
"bir gün ölüp, her gün doğmandır" dedi
"peki ya her gün ölmek?"
"o Allah'ın meselesi" dedi
"Tanrı!" dedim "uyku?"
"seni seviyorum" dedi.
Tanrı ölmedi,
Nietzsche yalan söyledi.


NAİM KAYA

DÜNYA'NIN EN ZOR İŞİ

Ben bugünlerde,
Dünya'nın en zor işini yapıyorum.
İntihara meyilli bir insanı,
Ölümle tehdit etmiyorum.
Sonra dönüp bir diktatöryaya
Hürriyet çığlıkları atmıyorum.
Evet evet,
Bunların hiçbirini yapmıyorum.
Dünya'nın en zor işi diyorum
Dünya'nın en umutsuz işi..
Bugünlerde kendimi,
Işığı sönmüş bir çift gözün
İçinden görmek istiyorum.

NAİM KAYA

İŞİN İÇİNDEN ÇIKAMAYAN ADAM UYKUSUZLUĞU

En sevdiklerimize karşı içimizde beslediğimiz derin öfke,
En sevmediklerimize karşı yüzümüzdeki yapay gülümseme.
İkisi de aynı ölçüde yıpratır,
İkisi de aynı derecede acıtır,
İkisi de aynı pişmanlığı yaşatır.
Ya bir de,
İşin içinden çıkamayan adam uykusuzluğuyla,
Yatağa girdiği vakit insan artık,
Kızını o akşam gelin etmiş despot bir babanın,
Bir köşede gizli gizli döktüğü gözyaşlarıdır.


NAİM KAYA