17 Haziran 2015 Çarşamba

RUH KANAMASI

Kızıl firavun karıncaların yuvasında,
İşkenceye tabi tuttular zihnimi.
Öğlendi,
Bir kerahat uykusu da değildi.
Gözlerimi açtığımda,
Rengarenk bir kabusun,
Tam ortasında buldum kendimi.
Üzerime TOMA'larla su sıkmadılar belki,
Ama çürük kokulu salyalarıyla ıslattılar,
Sigara kağıdına sarılı benliğimi..
Yaralanmak nedir bilmezdim.
Ki kırılan kolumu, bacağımı,
Acıdan bile saymazdım.
Fakat mükerrer bir iyi niyetin,
Serin akşamüstülerdeki suistimalini,
Tadınca tanıyabildim yarayı.
Bunun adı Ruh Kanamasıydı..
Bilincimin en derin dehlizlerinden,
Sondajla çekip çıkardılar bütün kanı.
Kırmızı değil bu, heves kırığı rengiydi
Tırşa mavilik diyeyim siz anlayın
Pasparlak gökyüzünü kuşatan,
Pespaye bir yangın sonrası mavisi..
El-ense çektiler sonra anlayışıma,
Kündeye getirdi bir insan azmanı,
Bir boksör gelip suratımı dağıttı.
İki ayrı ata bağlayıp bacaklarımı,
Ayrı yöne koşturdular kırbaçla.
Ben hiç bu kadar ayrılmamıştım içimde
Hiç bu kadar dağılmamıştım,
Hiç bu kadar yere gelmemişti sırtım.
Kendimi tanıdığımda saat geçiyordu 12'yi
Baktığım ayna çatlak olmasaydı iyiydi
Aksi yüzümü gözüme soktu ortadaki çizginin aksi,
Ben böyle değildim ha, ıstırabına mağlup.
Ve umarsız bir sevdanın şizofreniği..
Gün ağarırken bitmişti nihayet işkencem
Firavun karıncaların yuvasından kaçmış,
Rengarenk kabusumdan uyanmıştım.
Çok ağırdı gerçekten, çook.
Kaldı ki hiç bu kadar görmezden gelinmemiştim.
"Acılarını böylesine yüksek perdeden dayatmak,
En denyo şairlerin özelliğidir Sevdiceğim"

NAİM KAYA

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder